SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

FEDAİLU’S-SAHABE

<< 1551 >>

42. Mİ'RAC

 

حدثنا هدبة بن خالد: حدثنا همام بن يحيى: حدثنا قتادة، عن أنس بن مالك، عن مالك بن صعصعة رضي الله عنهما:

 أن نبي الله صلى الله عليه وسلم حدثهم عن ليلة أسري به: (بينما أنا في الحطيم، وربما قال في الحجر، مضطجعا، إذ أتاني آت فقد - قال: وسمعته يقول: فشق - ما بين هذه إلى هذه - فقلت للجارود وهو إلى جنبي: ما يعني به؟ قال: من ثغرة نحره إلى شعرته، وسمعته يقول: من قصه إلى شعرته - فاستخرج قلبي، ثم أتيت بطست من ذهب مملوءة إيمانا، فغسل قلبي، ثم حشي ثم أعيد، ثم أتيت بدابة دون البغل وفوق الحمار أبيض - فقال له الجارود: هو البراق يا أبا حمزة؟ قال أنس: نعم - يضع خطوه عند أقصى طرفه، فحملت عليه، فانطلق بي جبريل حتى أتى السماء الدنيا فاستفتح، فقيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: ومن معك؟ قال: محمد، قيل: وقد أرسل إليه؟ قال: نعم، قيل: مرحبا به فنعم المجيء جاء ففتح، فلما خلصت فإذا فيها آدم، فقال: هذا أبوك آدم فسلم عليه، فسلمت عليه، فرد السلام، ثم قال: مرحبا بالابن الصالح والنبي الصالح، ثم صعد حتى إذا أتى السماء الثانية فاستفتح، قيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: ومن معك؟ قال: محمد، قيل: وقد أرسل إليه؟ قال: نعم، قيل: مرحبا به فنعم المجيء جاء ففتح، فلما خلصت إذا يحيى وعيسى، وهما ابنا الخالة، قال: هذا يحيى وعيسى فسلم عليهما، فسلمت فردا، ثم قالا: مرحبا بالأخ الصالح والنبي الصالح، ثم صعد بي إلى السماء الثالثة فاستفتح، قيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: ومن معك؟ قال: محمد، قيل: وقد أرسل إليه؟ قال: نعم، قيل: مرحبا به فنعم المجيء جاء ففتح، فلما خلصت إذا يوسف، قال: هذا يوسف فسلم عليه، فسلمت عليه، فرد ثم قال: مرحبا بالأخ الصالح والنبي الصالح، ثم صعد بي حتى أتى السماء الرابعة فاستفتح، قيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: ومن معك؟ قال: محمد، قيل: أو قد أرسل إليه؟ قال: نعم، قيل: مرحبا به، فنعم المجيء جاء ففتح، فلما خلصت إلى إدريس، قال: هذا إدريس فسلم عليه فسلمت عليه، فرد ثم قال: مرحبا بالأخ الصالح والنبي الصالح، ثم صعد بي، حتى إذا أتى السماء الخامسة فاستفتح، قيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: ومن معك؟ قال: محمد صلى الله عليه وسلم، قيل: وقد أرسل إليه، قال: نعم، قيل: مرحبا به، فنعم المجيء جاء، فلما خلصت فإذا هارون، قال: هذا هارون فسلم عليه، فسلمت عليه، فرد ثم قال: مرحبا بالأخ الصالح، والنبي الصالح، ثم صعد بي حتى إذا أتى السماء السادسة فاستفتح، قيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: من معك؟ قال: محمد، قيل: وقد أرسل إليه؟ قال: نعم، قال: مرحبا به، فنعم المجيء جاء، فلما خلصت فإذا موسى، قال: هذا موسى فسلم عليه فسلمت عليه، فرد ثم قال: مرحبا بالأخ الصالح، والنبي الصالح، فلما تجاوزت بكى، قيل له: ما يبكيك؟ قال: أبكي لأن غلاما بعث بعدي يدخل الجنة من أمته أكثر ممن يدخلها من أمتي، ثم صعد بي إلى السماء السابعة فاستفتح جبريل، قيل: من هذا؟ قال: جبريل، قيل: ومن معك؟ قال: محمد، قيل: وقد بعث إليه، قال: نعم، قال: مرحبا به فنعم المجيء جاء، فلما خلصت فإذا إبراهيم، قال: هذا أبوك فسلم عليه، قال: فسلمت عليه فرد السلام، قال: مرحبا بالابن الصالح والنبي الصالح، ثم رفعت لي سدرة المنتهى فإذا نبقها مثل قلال هجر، وإذا ورقها مثل آذان الفيلة، قال: هذه سدرة المنتهى، وإذا أربعة أنهار: نهران باطنان ونهران ظاهران، فقلت: ما هذان يا جبريل؟ قال: أما الباطنان فنهران في الجنة، وأما الظاهران فالنيل والفرات، ثم رفع لي البيت المعمور، يدخله كل يوم سبعون ألف ملك. ثم أتيت بإناء من خمر وإناء من لبن وإناء من عسل، فأخذت اللبن فقال: هي الفطرة أنت عليها وأمتك، ثم فرضت علي الصلوات خمسين صلاة كل يوم، فرجعت فمررت على موسى، فقال: بم أمرت؟ قال: أمرت بخمسين صلاة كل يوم، قال: أمتك لا تستطيع خمسين صلاة كل يوم، وإني والله قد جربت الناس قبلك، وعالجت بني إسرائيل أشد المعالجة، فارجع إلى ربك فاسأله التخفيف لأمتك، فرجعت فوضع عني عشرا، فرجعت إلى موسى فقال مثله، فرجعت فوضع عني عشرا، فرجعت إلى موسى فقال مثله، فرجعت فوضع عني عشرا، فرجعت إلى موسى فقال مثله، فرجعت فأمرت بعشر صلوات كل يوم، فرجعت فقال مثله، فرجعت فأمرت بخمس صلوات كل يوم، فرجعت إلى موسى، فقال: بما أمرت؟ قلت: أمرت بخمس صلوات كل يوم، قال: إن أمتك لا تستطيع خمس صلوات كل يوم، وإني قد جربت الناس قبلك وعالجت بني إسرائيل أشد المعالجة، فارجع إلى ربك فاسأله التخفيف لأمتك، قال: سألت ربي حتى استحييت، ولكن أرضى وأسلم، قال: فلما جاوزت نادى مناد: أمضيت فريضتي، وخففت عن عبادي).

 

[-3887-] Enes b. Malik b. Sa'saa r.a.'dan rivayete göre; "Allah'ın Nebii Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine İsra'ya götürüldüğü geceyi anlatarak şöyle buyurmuştur:

 

Ben el-Hatim'de -ravi belki de el-Hicr'de demiştir- yatıyordum. Aniden bana birisi geldi. Şurdan şuraya kesti. -Katade dedi ki: Onu (Enes'i) yardı, dediğini de dinlemişimdir.- (Katade dedi ki:) Ben yanımda bulunan el-Carud'a dedim ki: Bununla neyi kastediyor? O, boğazından eteğine kadar -yine onu:

 

"Göğsünün üst tarafından eteğine kadar (yardı) dediğini de dinlemişimdir- Kalbimi çıkardı. Daha sonra yanıma iman ile dolu altından bir leğen getirildi. Kalbim yıkandı, sonra içi dolduruldu. Sonra da eski haline iade edildi. Arkasından bana beyaz renkli, katırdan alçak, eşekten yüksek bir binek getirildi. -el-Carud ona dedi ki:

 

Ey EbU Hamza o binek Burak mıdır? Enes dedi ki: Evet, o adımını gözüyle gördüğü en son noktaya koyar.- O bineğe bindirildim. Cibril beni alıp götürdü.

 

Nihayet dünya semasına kadar geldi. Açılmasını istedi.

 

O kim diye soruldu, Cibril dedi. Beraberinde kim var, diye soruldu. Muhammed denildi. (Mi'rac için) Ona risalet verildi mi, diye soruldu, o evet dedi. Merhaba ona, onun gelişi ne güzeldir, denildi. Kapı açıldı. İçeri girdikten sonra orada Adem' ile karşı laştı m. Bu senin baban Ademidir, ona selam ver dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra, salih oğluma ve salih nebiye merhaba, dedi.

 

Sonra beni alıp ikinci semaya çıkardı. Açılmasını istedi. O kim diye soruldu, Cibril dedi. Beraberinde kim var diye soruldu, Muhammed dedi. Ona (Mi'rac için) risalet (haber, emir) verildi mi diye soruldu, evet dedi. Merhaba ona, onun gelişi ne güzeldir denildi. Kapı açıldı, içeri girince teyze çocukları olan Yahya ve İsa'yı gördüm. Bu Yahya, bu da İsa'dır, haydi onlara selam ver dedi, ben de selam verdim. Selamımı aldıktan sonra, salih kardeşimize ve salih nebiye merhaba dediler.

 

Sonra beni alıp üçüncü semaya çıkardı, açılmasını istedi. O kim denildi, Cibril dedi. Beraberinde kim var diye soruldu. Muhammed dedi. Ona (Mi'rac için) risalet verildi mi diye soruldu, evet dedi. Merhaba ona, bu geliş ne güzel geliştir denildi, kapı açıldı. İçeri girdiğimde Yusuf ile karşılaştım. Bu Yusuftur, ona selam ver dedi. Ben de ona selam verdim. Selamımı aldıktan sonra salih kardeşime ve salih nebiye merhaba dedi.

 

Sonra beni alıp dördüncü semaya çıkardı, açılmasını istedi. O kim denildi, Cibril dedi. Beraberinde kim var diye soruldu, Muhammed, dedi. Ona risalet verildi mi, diye soruldu. Evet, dedi. Merhaba ona, onun gelişi ne güzeldir, denildi. Kapı açıldı, içeri girdiğimde İdris'i gördüm. Bu İdris'tir, ona selam ver, dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra salih kardeşime ve salih nebiye merhaba dedi.

 

Daha sonra beni beşinci semaya çıkardı, açılmasını istedi. O kim diye soruldu, Cibril dedi. Beraberinde kim var diye soruldu, Muhammed dedi. Ona (Mi'rac için) risalet (haber) gönderildi mi diye sordu, evet dedi. Merhaba ona, onun bu gelişi ne güzel bir geliştir, denildi. İçeri girince Harun ile karşılaştım, bu Harun'dur ona selam ver dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra, salih kardeşe ve salih nebiye merhaba dedi.

 

Sonra beni alıp altıncı semaya çıkardı. Açılmasını istedi. O kim diye soruldu, Cibril dedi. Beraberinde kim var diye soruldu, Muhammed dedi. Ona (Mi'rac için) risalet (haber) gönderildi mi, diye soruldu, evet dedi. Merhaba ona, onun bu gelişi ne güzeldir, dedi. İçeri girdiğimde Musa ile karşılaştı m. Bu Musa'dır, ona selam ver dedi. Ben de ona selam verdim. O da selamımı aldıktan sonra: Salih• kardeşime ve salih nebiye merhaba, dedi.

 

Yanından ayrılıp gidince ağlamaya başladı. Ona niçin ağlıyorsun diye soruldu, şöyle dedi: Ağlayışımın sebebi şu ki, benden sonra Nebi olarak gönderilen bir delikanlının ümmetinden cennete gireceklerin sayısı benim ümmetimden daha fazla olacaktır.

 

Sonra beni yedinci semaya çıkardı. Cibril (kapısının) açılmasını istedi. O kim denildi, Cibril dedi. Beraberinde kim var diye soruldu, Muhammed dedi. Ona bi'set verildi mi (yani semaya gelmesi için haber gönderildi mi) diye soruldu, evet dedi. Merhaba ona, onun gelişi ne güzeldir dedi. Girince İbrahim ile karşılaştım.

 

Bu senin babandır, ona selam ver dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra, salih oğluma ve salih nebiye merhaba dedi.

 

Daha sonra Sidretu'l-Müntehfı bana yaklaştırıldı. Onun meyvesinin Hecer testilerini, yapraklarının fil kulaklarını andırdığını gördüm. Bu Sidretu'l-Müntehfı'dır dedi. Orada dört de nehir gördüm, ikisi gizli ikisi açıktı. Bu iki nehir ne oluyor ey Cibril, diye sordum. Dedi ki: Gizli olan ikisi cennetteki iki ırmaktır, açıktan akan ikisi ise Nil ile Fırat'tır.

 

Daha sonra bana el-Beytu'l-Ma'mur yakınlaştırıldı. Sonra birinin içinde şarab, birinin içinde süt, birinin içinde bal bulunan kaplar getirildi. Ben süt bulunan kabı aldım. İşte bu senin ve ümmetinin üzerinde olduğun fıtrattır dedi.

 

Sonra bana her gün elli namaz olmak üzere namaz farz kılındı. Geri döndüğümde Musa'nın yanından geçtim. Sana ne emrolundu diye sordu. Ben, her gün elli vakit namaz ile emrolundum dedim. Senin ümmetinin her gün elli vakit namaz kılmaya gücü yetmez, şüphesiz Allah'a yemin ederim ki senden önce ben insanları denedim. İsrailoğulları ile çok uğraştım. Rabbine dön de ondan ümmetinin yükünü hafifletmesini dile, dedi.

 

Ben de döndüm, üzerimden onunu kaldırdı. Musa'nın yanına döndüm. Yine önceki gibi söyledi. Geri döndüm, üzerimden bir onunu daha kaldırdı. Musa'nın yanına geri geldim, bana aynısını söyledi.

 

Tekrar geri döndüm, benden onunu daha kaldırdı. Yine Musa'nın yanına döndüğümde bana aynısını tekrar söyledi. Bir daha geri döndüm, her gün on vakit namaz kılmakla emrolundum. Geri döndüm, yine Musa aynısını söyledi. Tekrar ben de geri döndüm. Her gün beş vakit namaz kılmakla emrolundum.

 

Musa'nın yanına geri döndüğümde, sana ne emrolundu diye sordu. Ben, her gün beş vakit namaz kılmakla emrolundum dedim. Bana: Senin ümmetin her gün beş vakit namaz kılamaz, dedi. Çünkü ben senden önce insanları denedim. İsrailoğullarıyla alabildiğine uğraştım. Haydi Rabbine geri dön, ondan ümmetinin yükünü hafifletmesini dile.

 

(Allah Resulü) buyurdu ki: Rabbimden çok istedim artık utanıyorum, fakat onun emrine rıza gösteriyorum, teslim oluyorum.

 

Ayrılıp gidince bir münadi şöyle buyurdu: Ben farz kıldığımı gerçekleştirdim, kullarımın yükünü de hafiflettim."